Bir şehirde yaşadığınızı ve karbonsuz bir ortamda günlük ihtiyaçlarınızı yürüyerek karşılayabildiğinizi hayal edin. Araba yok, trafik sıkışıklığı yok ve hava kirliliği yok. Bu içeriğimizde rüya gibi bir yaşam tarzı olan The Line’ı anlatacağız.
Fütüristik bir filmden fırlamış yenilikçi ve teknolojik açıdan sürdürülebilir bir yaşam tarzı, Suudi çölünde gerçeğe dönüşüyor.
Ülkenin 2030 Vizyonu kapsamında geliştirilen NEOM projesi kapsamında tasarlanan ‘The Line’, fütürist tasarımı ve sürdürülebilirlik odaklı vizyonuyla oldukça dikkat çeken bir proje.
The Line isimli bu mega proje aslında 170 kilometre uzunluğunda bir doğrusal şehir!
Bu proje, geleneksel kentsel kavramları önemli ölçüde değiştiren ve sürdürülebilir yaşam tarzlarını destekleyen bir şehir olarak tasarlandı. Amaç, sıfır karbon emisyonunu hedefleyerek tamamen yenilenebilir enerji kaynakları üzerine inşa etmektir.
Amaç, son derece yenilikçi bir bakış açısıyla şehirlerde arabaları otonom ulaşım sistemleriyle değiştirmek ve kent sakinlerinin günlük ihtiyaçlarına yürüyerek ulaşabilmelerini sağlamaktır.
Bu sayede çevre üzerindeki yükün azaltılması ve şehirlerde yaşayan tüm insanların yaşam kalitesinin arttırılması gerekmektedir.
Doğayla iç içe bir tasarımı barındırmasına ek olarak teknoloji ve yeniliğin merkezi olması hedefleniyor.
Bu doğrusal megakent, doğal ekosistemle uyumlu olarak inşa edilen yeşil alanlar, parklar ve doğa rezervleriyle planlanıyor.
Ayrıca yapay zeka, robotik ve ileri teknoloji ürünlerinin şehirlerde günlük yaşamın bir parçası haline gelmesi bekleniyor.
Bu amaçla The Line’ı akıllı evler, otonom ulaşım sistemleri, yüksek hızlı internet bağlantısı gibi modern yaşamın ihtiyaçlarını karşılayan altyapılarla donatarak yüksek teknolojiye sahip bir inovasyon şehri yaratmayı planlıyoruz.
Sonuçta proje, potansiyeli olan bir ülkenin ekonomik ve sosyal dönüşümüne önemli katkı sağlamayı, aynı zamanda yenilikçi potansiyeli olan bir iş ve ticaret merkezi olmayı hedefliyor.
Sonuç olarak, bu 170 kilometrelik proje, Suudi Arabistan’ın yenilikçi değişime olan bağlılığını gösteriyor ve geleceğin şehirlerine ilişkin beklentileri yeniden tanımlıyor.
