Termal şok, çok sıcak bir dış ortamdan klimalı bir iç ortama aniden geçildiğinde oluşan aşırı sıcaklık farkının vücutta yarattığı olumsuz etkidir. Bu şok birçok hastalığa neden olur. Uzmanlara göre bazı önlemler alınarak “klima arızasının” önüne geçilmesi mümkün.
“Termal şok”tan kaçınmak için iç ve dış ortam arasındaki sıcaklık farkının 10 dereceyi geçmemesi gerekir. Bu fark büyüdüğünde, klimalı bir odaya girdiğimizde ilk başta kendimizi rahatlamış ve yenilenmiş hissederiz, ancak dışarı çıktığımızda aşırı sıcaklık farkından dolayı termal şok yaşarız.
Vücudun dış ortama uyum sağlama yeteneği vardır ve hayatta kalabilmek için iç dengeyi sağlaması gerekir. İnsan vücudunun dış sıcaklıktaki değişikliklere tam olarak uyum sağlaması birkaç günden iki haftaya kadar bir süre alır. Vücut uzun süre soğuğa maruz kaldığında vücudun periferik kan damarları ısı kaybını azaltmak için büzülür. Isı kaybını telafi etmek için vücut, yorgunluk, halsizlik ve uyuşukluğa neden olabilecek ısı üretmeye çalışır. Bu soğuk algınlığı ve grip enfeksiyonlarına yol açabilir.
Bir klimanın uzun süreli kullanımı aynı zamanda bir odanın nemini de azaltır. Bu, solunum sistemi mukozasının kurumasına neden olabilir ve bu da farenjiti (boğaz ağrısı) tetikleyebilir.
Grip benzeri semptomlara, kronik yorgunluğa, baş ağrılarına ve hazımsızlığa neden olur. Bu belirtiler kronikleştiğinde kadınlarda adet düzensizliğine yol açabilir. Bu bölgelerde boyun ve sırtta sertlik ve kas spazmları meydana gelebilir. Eski hastalıklar geri gelebilir.
Otobüs ve taksi şoförleri, ev hanımları, çocuklar, öğrenciler, yaşlılar ve yatalak hastalar klima şokuna karşı hassastır. Bu kişiler, vücutları fizyolojik dengeyi etkili bir şekilde koruyamadığı için klima kaynaklı enfeksiyonlara daha duyarlıdır.
Termal şok kimi zaman ciddi sonuçlara neden olabilir. Özellikle de lejyoner hastalığı hastaneye yatışlara neden olmaktadır.
Bu akciğer enfeksiyonuna Legionella pneumophila bakterisi neden olur, klima sistemleri yoluyla yayılabilir ve öncelikle oteller, hastaneler ve ofisler gibi sosyal ortamlarda bulaşır. Evde Lejyoner hastalığına yakalanma riski çok azdır.
Klima iltihabına yakalanmamak için klimaya maruz kalma süresi mümkün olduğunca azaltılmalıdır.
Oda sıcaklığının 23 ila 25 santigrat derece arasında tutulması ve odayı havalandırmak için saat başı pencerelerin açılması sağlığın korunmasında etkilidir. Klima sistemi “dağ meltemi” seçeneğini kullanmalıdır. Dalgalanan rüzgar bile herhangi bir rahatsızlığa neden olmuyor.
Bağışıklığınız güçlü tutulmasınız da önemlidir. Kahvaltı yapmadan güne başlanmamalıdır.
Mümkün olduğu kadar vitamin açısından zengin meyve yemeye ve bol su içmeye çalışın. Sigara içmek aynı zamanda solunum problemlerini de kötüleştirir.
Vantilatörler ise direkt kişiye dönük tutulmamalıdır. Çevreyi taramalı ve orta şiddette açılmalıdır. Bu şekilde kullanıldığı takdirde sağlık açısından olumsuz bir etki yaratmaz.
Geceleri özellikle uyurken klima yerine vantilatör kullanmanızı öneririz. Sağ tarafınızda uyuyorsanız fanın sol tarafınızı taraması gerekir. Bu şekilde rahatsızlık potansiyeli azalır. Gündüz klima, gece ise vantilatör kullanmak ısı şokunu önleyebilir veya azaltabilir.
Japonya’da yapılan bir araştırmaya göre, klimalı ortamlarda çalışan kişiler sabahları daha zor uyanıyor.
Kortizol, vücudunuzun her sabah uyanmasına neden olan stres hormonudur ancak klimanın neden olduğu koşullar nedeniyle gerekli seviyelere ulaşması iki saat daha uzun sürer.
Uzun süre klimaya maruz kalan kişiler daha uzun ve sıcak tutan giysiler giymelidir. Kendinizi ince bir battaniyeyle örtmek de etkilidir. Düzenli olarak bakımı yapılmayan klima filtreleri küf, mantar ve bakterilerin üremesine zemin oluşturur. Bu nedenle hava filtresinin temizlenmesi veya değiştirilmesi gerekir.
